29 Haziran 2010 Salı

vapurlar/eskiye özlem

Kardeşim dün adalar ulaşım rezaletine değinirken eski vapurlardan ve ulaşımdan bahsetmiş. Zaten yaşadığımız yerlerin eski halini ve özlemi anlatışına bayılıyorum. Ama adalardan önce İstanbulumuza şu an faydalı olabilecek hangi hatları kaybetmedikki. Eskiden, Karaköyden vapura binip, eviniz Modada, Kalamışta veya Suadiyede ise oralarda inebilirdiniz. Dua edelimki Adalara kara ulaşımı yok aksi halde deniz yolu senelerdenberi gelen bu zihniyetle hepten yokolurdu. Aynı '50 sonrası demiryollarının tukaka edildiği gibi.
Beni tanıyan bilir, politikayla fazla ilgim yoktur.Ancak yukarıdaki tarih ve olaylar bizzat gördüğüm gerçeklerdir.
Neyse, ben Kadıköyde ençok neleri özlediğimi söyleyeyim, bakalım kaç kişi hatırlayacak;
- Anne babamla Caddebostan plaj gazinosunda rahmetli İrfan Kipman ustadan tango dinlemeyi,
- Rahmetli Anneanemle eski tahta Fenerbahçe stadyumunda maç seyretmeyi,
-Rahmetli Babamla o zaman olmayan ankara yolu civarında avlanmayı,
-Yazın Bağdat caddesinde açık tramvaya binmeyi,
-Çatalçeşmede rahmetli teyzemlerden pırıl pırl denize girmeyi,
-Mahallede futbol oynamayı,
-Ama en önemlisi, muhitte herkesin birbirine saygı duyduğu ,zorlamasız fakat modern belkide Avrupa ötesi bir Kadıköyde yaşamayı özledim.

28 Haziran 2010 Pazartesi

Pazartesi

Pazartesi sendromu, genelde çalışanlara mahsus bir ruh halidir. Ancak 35 seneyi aşkın çalışmış olunca üstüne üstlük eşiniz yazlığa gitmiş ve yanlız olunca, sendroma devam. Sabah gazeteyi açtığımda özetle şunlar vardı: 1) Sayın Başbakan Mavi Marmara yolcularının!!! serbest bırakılması dolayısıyla Obamaya teşekkür etmiş. 2) Obama acaba görüşmeye ABD maçı dolayısıyla gecikmişmiyimiş. 3)Kılıçlaroğlu Gediktepe  Karakolunu ve siperleri ziyaret edecekmiş. CHP kılıçlaroğlu siperde ayakta duracak demiş. Kılıçlaroğlu ise ne yapacağımı göreceksiniz demiş." Üç perende, bir takla atsın sıkı delikanlılık olur. Herhalde size okurken baygınlık geldi, birde bu yaşlı adamıdüşünün. Aman bu arada en önemlisi, Defne Sanyeli-Eren Talu gibi fevkalade önemli ve çirkin konuyuda unutmayalım. Ama bu konu malum her tarafı denk köşe yazarları tarafından layıkıyla irdelenecekir. Neyse, hafta sonu pek iyi başlamadı. C.tesi mükemmel bir tenis havasında tenis oynarken, adale zorlaması dolayısıyla zor yürür hale geldim. Ama Pazar günü Zeyno (torun) ile kahvaltı herşeye değdi. Üç saat nasıl geçti bilemedim. O keyifle evde çoktandır yapmadığım birşeyi yapmak istedim; gençliğimde sevdiğim müziği dinlemek. Önce Harry Belafontenin ilk Avrupa konseri olan '59 yılındaki Carnegie Hall konseri ile başladım. Muazzam! Ne elektronik destek, ne teknoloji, sadece insan ses ve enstruman. Daha sonra '50-'60 arası çok sevdiğim ve Modern Folk Üçlüsünün ilham kaynağı olan Kingston Trio'ya geldi sıra, Reverend Mr. Black'i dinlerken gözlerim doldu, keşke bende babam için bu kadar saygı dolu şeyler yazabilseydim. Pektabii, en son sıra '60-'70'lerin fenomeni unutulmayan Blood Sweat and Tears' a geldi. Child is father to a man albümünü dinlerken, benim yaşımda ve 35 yaşında bir oğlu olan bir baba için albümün ne kadar manalı olduğunu düşündüm. Neyse haftasonu ve P.tesi bitti sayılır, bizim yaş grubunun düşünüpte söylemediği gibi allahın izniyle iyi bir Temmuz ayı görürüz.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Sevgili Fulya bilgisayar özürlü olduğumu bildiğinden bana bir blog sayfası hazırlamış. Sabah hoş bir sürpriz oldu. Ancak sayfanın ana teması olan resimle ilgili bir şey söylemeden geçemiyeceğim. Resim 15 sene önce o zaman gencecik, şimdi ünlü fotografçı Zeynel Abidin tarafından çekilmişti. Fulyacığım, beni hala resimdeki gibi görüyorsan ne mutlu bana. Sayfa için teşekkürler,

22 Haziran 2010 Salı

Çanakkale

Son üst kademe asker beyanlarında terör savaşı ile çanakkale savunması karşılaştırılmakta. Bu konu fevkalade hassas, yani yukarı tükürsen vs. benim dedem çanakkale müstahkem mevkii komutanı org. Cevat Çobanlı. Ben bu sebeple biraz taraflı olabilirim, ancak dünyanın o zamanki en güçlü donanmasına karşı koymak, daha sonra Miralay Mustafa Kemal (Atatürk öncesi) komutasındaki dünyanın en büyük savunmalarından birini ,kimin taşeronu olursa olsun pkk ile olan çatışmalara eş tutmak bence öncelikle askeri teknik açısından bir hata. Konu şehadet mertebesi ise, evet orada ve şimdi toprağa verdiklerimiz vatan uğruna şehidolmuşlardır. Ancak takdir edilmelidirki birinci dünya savaşı ile takriben 30 yıldır çeşitli basiretsizlikler nedeniyle sonuçlandırılamıyan terör arasında fark var. Bu sebeplerle, bu durumu askeri açıdan çeşitli benzetmelere kaçmadan olduğu gibi görmek ve Çanakkale komutanlarının basiretiyle durumu çözmek gerekliliğine inanıyorum.

20 Haziran 2010 Pazar

Hiç böyle birşey yapacağımı düşünmezdim, ancak fulyanın(eşim) merakı ve Ersin Saranın(kardeşim)zaman zaman politik zaman zaman insana dünyevi basit zevklerin hala varolduğunu hatırlatan hoş yazıları beni bu yola itti. Aslında 66 yaşında ve keşke denecek çoğu şeyi yapmış bir kişinin çok boş vakti olduğundan bu yolla birşeyler paylaşmak belkide hoş olacak. görüşmek üzere.