20 Ocak 2011 Perşembe

Eskiler!

Bazen bu yaşımda(67)mutluluk duyuyorum. Sakın yeni çıkan ve ekonomilerde olduğu gibi insan hayatındada bir U dönüşü olduğu ve U'nun en dibinin 46 yaş olduğu ve sonra tekrar yukarı çıkış başlayacağı felsefesinden etkilendiğimi zannetmeyin. Benimki İstanbul, özellikle Kadıköy'ü '50'lerden itibaren hatırlayarak yaşamanın mutluluğu.
Ben karlı kış günlerinde Göztepe pansiyonlu ilk okuldan kurt inmesi tehlikesine karşı tabur halinde evlere bırakılmayı yaşadım. Yaz ayları Bostancıya, Fenerbahçeye açık tramvayla gittim. Çatalçeşmede billur gibi denize girdim.
Daha sonraları babamdan yürüttüğüm arabayla ikikenarı tramvay hatlı eski Bağdat caddesinde ehliyetsiz dolaştım.
Suadiye Dağ klüpte canlı müzik dinleyip, Osmanbey Site sineması üzerindeki İlhan Gencerin Çatı kulübünde dans ettim. C.tesi günleri Hilton'un meşhur beş çaylarında solist Neco, bateride Salim Ağırbaş, Gitarda Rahmetli Yurdaer Doğulu olmak üzere Şerif Yüzbaşıoğlu orkestrasını bayılarak dinledim.
Orta ve lisede Robert Kolejde yatılı okudum. Ehliyet aldıktan sonra bile ailem arabayı bende yatılı bırakmazlardı, çözüm, rahmetli Gün abinin(Gün Sazak) eşi Bilen abladan Pazar günleri arabalarından birini birkaç saatliğine rica eder, ertesi Cuma geri getirirdim. Beni pek sevdiklerinden birşey demezlerdi.
Futbol oynardım, tahta Fenerbahçe stadında top oynadım.
O zamanlar hayran olduğum Silvie Vartan ile şerefine verilen akşam yemağinde rahmetli eniştem sayesinde karşı karşıya oturup sohbet ettim.
Bunlar hep 1964 senesine kadar, sonrası yeni sayılır.
Önemli olan o zamanlar bunların kıymeti önemi vardı. Şimdi ise varlıklı geçlere imkanlar sonsuz ama eski İstanbul yok ve basit şeylerden zevk sınırlı.

1 yorum:

  1. ne tuhaftır ki 64 yılı benim için neredeyse kandi başına birşey olduğumu anladığım yıl daha geçen gün düşünüyordum bunu... devam et abi 60 lar ve 70 ler de güzel....

    YanıtlaSil